GİRİŞ

Doğu Akdeniz’de Fransa, İtalya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirilen askeri tatbikatlar, Türkiye açısından sadece askeri değil, aynı zamanda diplomatik ve stratejik açıdan da çok boyutlu bir güvenlik sorununu temsil etmektedir. Bu tatbikatlar, uluslararası ilişkilerde önemli bir kuramsal çerçeve sunan “savunma spirali” (security dilemma) teorisi ile yakından ilişkilidir. Tarafların birbirlerinin güvenlik politikalarını tehdit olarak algılayarak askeri güce başvurması ve bunun sonucunda ortaya çıkan karşılıklı güvensizlik, bölgede istikrarsızlık riskini artırmaktadır.
I. SAVUNMA SPİRALİ TEORİSİ VE DOĞU AKDENİZ
Savunma spirali, bir devletin güvenliğini artırma amacıyla attığı askeri adımların, diğer aktörler tarafından tehdit olarak algılanması ve karşılık olarak benzer adımların atılması sürecini tanımlar. Bu kısır döngü, zamanla taraflar arasında güvensizliği derinleştirerek çatışma olasılığını artırır. Doğu Akdeniz’deki durum bu teorik modeli büyük ölçüde yansıtmaktadır.
II. DOĞU AKDENİZ’DE SAVUNMA SPİRALİ DİNAMİĞİ
1. Türkiye’nin Güvenlik Algısı ve Mavi Vatan
Türkiye, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini “Mavi Vatan” doktrini çerçevesinde tanımlamış ve bu doğrultuda deniz gücünü artırmıştır. Oruç Reis ve Yavuz gibi gemilerle yapılan sondaj faaliyetleri, Türkiye’nin bölgede fiili varlığını artırma politikasının bir uzantısıdır.
2. AB Ülkeleri ve Yunanistan’ın Tepkisi
Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’nin faaliyetlerini tehdit olarak algılaması sonucunda Fransa ve İtalya gibi ülkelerle askeri iş birlikleri geliştirilmiş ve tatbikatlar düzenlenmiştir. Bu gelişmeler, Türkiye tarafından kuşatma ve dışlanma girişimi olarak görülmektedir.
3. Spiralin Derinleşmesi
Tarafların kendi adımlarını savunma amaçlı olarak meşrulaştırmaları, karşı tarafça saldırganlık olarak algılanmakta ve güvenlik ikilemi derinleşmektedir. Bu durum, NATO içinde bile ittifak dayanışmasını zayıflatmakta, Türkiye ile AB arasındaki güvenlik diyalogunu sekteye uğratmaktadır.
III. TÜRKİYE AÇISINDAN RİSKLER
1. Yalnızlaşma Riski: Türkiye’nin NATO içindeki rolü sorgulanabilir hale gelmekte, bölgesel diplomatik yalnızlık derinleşmektedir.
2. Askeri Çatışma Riski: Tatbikatlar sırasında olası bir angajman hatası, istenmeyen sıcak çatışmalara yol açabilir.
3. Ekonomik ve Diplomatik Baskı: Türkiye’nin enerji projelerinden dışlanması ve yaptırım tehditleriyle karşı karşıya kalması olasıdır.
4. İç Güvenlik Yansımaları: Dış güvenlik tehdidi algısının, iç politikada milliyetçi ve sert güvenlikçi söylemleri güçlendirmesi muhtemeldir.
IV. STRATEJİK ÇIKIŞ YOLLARI
1. Askeri diplomasi ve NATO içi iletişim kanallarının açık tutulması,
2. Doğu Akdeniz’e yönelik çok taraflı deniz güvenliği mekanizmalarının inşası,
3. Tatbikatlara dair önceden bilgi paylaşımı ile şeffaflık artırılarak güven inşası,
4. Enerji ve güvenlik dosyalarının ayrıştırılması ve yapıcı diplomasiye dönülmesi önerilmektedir.
SONUÇ
Doğu Akdeniz’deki askeri tatbikatlar, Türkiye açısından bir güvenlik tehdidi olarak algılanmakta ve bu durum, savunma spirali dinamiği çerçevesinde karşılıklı güvensizliği derinleştirmektedir. Türkiye’nin bu spiralden çıkabilmesi için askeri caydırıcılığını korurken diplomatik yolları açık tutması ve çok taraflı güvenlik iş birliklerini yeniden değerlendirmesi gerekmektedir.
Mert ÜNSAL
U.İ.Analist